Öyle üzüldüm ki 2 hafta evvel. Tarifi zor. Nisan’da Kaan’ geçirdiği Kawasaki sendromu tedavisi sonrası 7 aydır, o dönemki ilaçlardan arındırmaya çabalıyorken miniği, bu sene başlanan kreşle beraber burun tıkanıklığı, bronşit, 2 haftada 1 ateş derken homeopati ile destekliyorduk. Ama yolumuz uzun, zira iç içe geçmiş kabuklar çetrefilliydi. Bağışıklık kendisi kalksın ayağa diye koloidal de vermemiştim bu son öksürükte. Gece sarımsakla yönetilen bir uyku; ama gündüz çılgın bir öksürük. Pazartesiden perşembeye, boğazı bile şişmeden kuru bir öksürükle hop zatürre başlangıcı. Risk alamadık veya büyük risk aldık: Antibiyotik kullandı 10 gün. Nasıl kötü hissettim kendimi; zehir ikram eder gibi elim titreyerek öyle mahcup ve kahırla içirdim. Ayların emeği uçtu gitti. Şimdi sil baştan.

Neden anlattım? Sürekli ahlanıp vahlanılmaz olmak için değil! 2018’de kalsın sağlık yazıları artık.

Evde her olan biteni yazmıyorum. Hemen tüm çocuklu evler benzer durumdadır, biliyorum. Bu sene, çetin enfeksiyonlar kol geziyor. Kreşteki annelerle haberleşiyoruz. Keza doktoru…Gelen çocukların yarısında zatürre başlangıcı; diğerleri norovirus, rhinovirus, domuz gribi…Bu hafta da gitmedi okula; çünkü gidenler mutlaka yenisiyle dönüyor.

Yalnız bir de “ailelerin yaklaşımı” gerçeği var. Salt Kaan’ın veya bizim bağışıklığımızı değil toplumsal bağışıklığı önemsediğim için yazıyorum! Birimizin çektiği, diğerine de er veya geç sirayet ediyor. Antibiyotik alan ve sadece 1-2 gün evvel ateşlenmiş çocuk kreşe gönderiliyor. “Ateş düştüyse devam” mantığı, süregelen zincir enfeksiyonların sebebi oysa. Okula, ateş düşürücü şurup götürüp “sabah verdim, ateşi çıkarsa yine verin” diye bırakan veliler var. “İlaç kabul etmiyoruz” diyen okul da alenen kabul ediyor aslında. İşe gitmek zorunda olup da emanet edecek kimsesi olmayanları üzmek istemem. Yaşadım, biliyorum. Çok zor durum hakikaten. Çalışan ebeveynlere devlet desteği mutlaka olmalı böyle hallerde. Başını dayayacak yastık ve dinlenme lâzım çünkü enfeksiyonla uğraşan çocuğa, okul değil.

2-3 haftada bir, çocuklarının antibiyotik içtiklerinden bahsediyor okuldaki veliler. Pek yadırgamayarak anlatıyorlar. Oysa etten, sütten, gıdadan zaten alıyoruz antibiyotiği; üzerine ilaç içiyoruz ve artık, gerektiğinde işe yaramaz olmaya başladılar. Antibiyotik direnci, çağımızın en büyük tehlikelerinden. Neyi neden içiyoruz, alternatifi nedir, iyileşme için makul bekleme süresi nedir sorgulamamız lazım. Antibiyotiklerin virüslerde işe yaramadığını bilmemiz…Bir ilaç bile yazmadı diye doktora baskı yapMAmak lâzım ve gerçek bir işbirliği içinde olmak.

Doktor yazmadan paniğe kapılıp ateşlenen çocuğa antibiyotik içiren aile biliyorum! 37 derece ateşte endişeden bayılacak duruma gelenler keza…Ateş, en önemli silahımız. Evet, 41 derece ateşle hastanelik olsak da 2018 Nisan’da, eskiye kıyasla artık korksam da hâlâ böyle düşünüyorum. Hiç ateşlenmemesi daha büyük sorun bir insanın çünkü. Bugünkü eğitimde de okuduğum kitaplarda da çok kez buna değinildiğini gördüm.

Daldan dala oldu ama konu aynı aslında. Evde ilgilenme imkânı olduğu hâlde, ilaç almaya devam eden çocuğunu okula gönderenler var; oysa dinlenmesine ve toparlanmasına müsaade etmemiz gerek. Yoruldu körpecik bünyeler üst üste binen virüslerle. 500 metrekare alanda 1 hapşırık, çevredekileri enfekte etmeye yeter, biliyor musunuz? Ateş ve herhangi bir enfeksiyon varsa bırakınız dinlensinler. Diğer minikleri de korumaya alalım olabildiğince. Elden ne gelirse. Sanmayın ki hep bu konulara kafa yoruyorum…Fazladan 1 lokma ve 1 nefes sağlayamayız evet; ama emanete değer vermek de sanki böyle bir şey. 🤷

2 YORUMLAR

  1. Sanki ben düşünmüşüm, ben yazmışım gibi hayretler içinde okudum. Ne kadar da benziyoruz. Daha tanışalı bir gün oldu ve birkaç yazı fakat kendimi dinler gibiyim. Sizin gibi bir dost bulduğum için çok mutluyum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz