Not: Aşağıdaki yazı Ondokuz Mayıs Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk İmmünolojisi ve Alerjisi uzmanı Prof. Dr. Alişan Yıldıran tarafından kaleme alınmıştır.

Heeey, Hân’ım Hey..

Oğuz’un Korkud Atası boy boyladı, soy soyladı, görelim ne söyledi?!

Deli Dumrul, bir dere üstüne köprü yapmış. Bu dere kuruymuş. Geçenden otuz üç akçe, geçmeyenden de döve döve kırk akçe almaya başlamış. Neden diye sorana da kahramanlığını öne sürermiş.

Mesel bu amma, ders çıkarmak içün. Kurumuş dereye köprüyü neden yapmış, gösterdiği kahramanlık ne imiş, sonra ne olmuş diye soran var mı? Sormazsanız öğrenemezsiniz derdi Oğuz’un atası Dedem Korkud….

Ecnebiler bu sorgulamayı resimdeki gibi tasvir etmişler, büyük resmi görebilmek için veriler arasındaki bağlantıları kurmak gerekiyor (resim).


Resim. Veriler, malumatı, malumat yönetimi de neticeyi almanızı temin eder!

Fakirin sıhhat konusunda, tecrübesine binaen, halkı ve meslekdaşlarımızı ikaz mahiyetinde yazdığı yazılardan biri de topuk kanı hakkındaki ülkemizdeki ilk muhalif yazı idi (1). Sevgili bakanlığımız ‘hiçbir bilimsel yargı ile bağdaşmayan karşıt düşünceler’ ve ‘birinci basamak sağlık hizmetlerini kötü etkilediğim’ iddiası ile yine soruşturma açdırmış.

  1. Komünizm tarihe karıştı, muhalif düşünce olmadan bilim olmaz.
  2. Bilim başka şeydir, yargı başka şeydir. Kanaate yargı denmez.
  3. ‘Birinci basamak sağlık hizmetleri’ bilimi yönlendirmez. Bir üniversite profesörüne böyle bir söz söylemek en azından ayıpdır.
  4. Soruşturanların başına ne geldiğini söylemeyeceğim J.

Esasında topuk kanı, gebelikde OGTT ve folik asit uygulaması, diğer obstetrik uygulamalar, çocukluk çağı aşıları, K vitamini uygulaması, mama dayatması (2-13) hakkında yazdığım yazılarda halk sağlığı adına yapılan uygulamaların yanlış, mahzurlu, tehlikeli, gayr-i hukuki, gayr-i insani cihetleri olduğunu, bunları uygulayan sorumluları davam icabı bilâbedel, Allah için dilim döndüğünce ikaz etmeye gayret etdim. Bu konudaki yetkinliğim hakkındaki verilere linkden ulaşabilirsiniz (14).

Topuk kanı ile ilgili ilk yazımızda sorduğumuz ve hala cevap alamadığımız soruların bazılarını hatırlayalım;

  1. ……. yenidoğan bir bebek olup, adı geçen genelgede hiçbir şekilde hasta ve ailenin hakları, ilgili doktorun görevlerinden bahsedilmeyerek, her doğan bebeğe tabiri caiz ise ‘eşya/meta’ muamelesi yapılmakdadır, genelgenin daha itinalı yazılması gerekmez mi?
  2. (İmmün yetmezliği olan bebekde) Bu müdahale sebebi ile gelişebilecek mortalitesi çok yüksek sepsis hastalığının hukuki ve tıbbi sorumluluğu kimde olacaktır? Böyle bebekler var mıdır?
  3. Bu test ile teşhisinin konulduğu iddia edilen hastalıkları Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanlarının teşhis edemeyeceği düşüncesi doğru görünmemekdedir. Doğru ise durum vahim demekdir.
  4. Tarama testi ile erken teşhis edildiği iddia edilen hastalıklar teşhisi ve bazılarının tedavisi mümkün hastalıklardır. Görülme sıklığı fazla olmayan bu potansiyel hastalar için tamamen sıhhatli ve ebeveyninin konu hakkında bilgisi olmadan invazif bir işlemle riske edilmesi hukuki ve ahlaki midir?
  5. Yanlış pozitif sonuçların anne-baba ve ailelerde yol açdığı sorunlarla ilgili veriler nelerdir?
  6. Bu tetkik ile genetik enformasyon elde edilmesi kuvvetle muhtemel olup, bu bilgilerin ülkemizin âlî menfaatleri aleyhine kullanılmayacağı garanti edilmiş midir? Bu veriler nasıl saklanmakda, kimlerle paylaşılmakdadır?
  7. ………………… toplanan süzgeç kağıdı örneklerinin saklanma ve kullanma şartları nelerdir? Ailelerin bunlardan haberi var mıdır? ‘Şahsi ilaç’ gelişdirme için kullanılmayacağı hukuken teminat altına alınmış mıdır?
  8. ……… derneklerin toplum yararına olduğu iddiası ile millet ve memleketimizin aleyhine olabilecek teşebbüsleri olmayacağı hukuki teminat altına alınmış mıdır?
  9. Yukarda verilen SMA ve talasemi örneklerinde olduğu gibi, kistik fibroz ve biotinidaz eksikliği için yenidoğan yerine anne baba adaylarının taranması daha uygun ve makul değil midir? (Bu yazıdan sonra SMA taraması evlenme testlerine alınmış, yenidoğan tarama testinde de olması ‘de novo mutasyon’ tesbitine yönelik midir?).
  10. Anne baba adaylarına evlenmeden evvel tarama testi yapıldığında, her ikisinde de aynı mutasyonun varlığının tesbiti zaten günümüzde aile kurmanın güçlüğü göz önüne alındığında o ailenin kurulmadan bitmesine sebeb olacağı ve bunun hukukî veya felsefî bir dayanağı olmadığı düşünülmüş müdür?
  11. Bu aile kurulup sıhhatli bebek elde edileceği iddiası ile prenatal genetik teşhis ile seçilmiş hücrelerle doğması sağlanacak bebekde başarı yüzdesinin yüksek olmadığı biliniyor mu? Hasta bebek doğarsa ailenin rehabilitasyonunun nasıl yapılacağı planlandı mı? Böyle bebeklerin aşı takvimindeki aşılara maruz kalması (Çevresel etkenler yani!) ile ilgili herhangi bir mukayeseli bilimsel araştırma var mıdır?
  12. Artık tarzancaya döndürülmüş güzelim lisanımızda uydurma ‘zorunlu’ kelimesi ‘zarurî-indispensable’ mi yoksa ‘mecburî-compulsory’ anlamında mı kullanılacaktır? İnvazif bir müdahale olan topuk kanı işlemi bu durumda mecburî tutulamaz. O halde, ……….muvafakat vermeyen ebeveynin bebeğine sağlık tedbiri uygulanması nasıl mümkün olmakdadır? Bu durum neden Aile Bakanlığı’ın uhdesine terk edilmişdir? Osmanlının son şaheseri Mecelle’nin ‘usul esasa mukaddemdir’ hükmü (evrensel hukukda da) halen geçerli olduğuna göre böyle bir zorlama yapılabilir mi?
  13. Bu işlerden kazanç sağlayanlar var mıdır? Bu gayretkeşliğin sebebi bu olabilir mi?
  14. Hedef popülasyonu (azamî) 1000 bebekden biri olan bu uygulama için tıbbın birinci prensibi olan ‘önce zarar verme’, yenidoğanın anayasası olan ‘elleme-gözle’ prensibine aykırı olduğu açık iken, iyi niyetli olsa bile usul açısından uygun mudur?

Cehenneme Giden Yol iyi Niyet Taşları İle Örülüdür.

Arama motoruna topuk kanı yazdığınızda yukarda verdiğimiz suallere ve cevaplarına rastlamanız (şimdilik) mümkün değildir. Yılda şu kadar çocuk ölümden kurtulur, şu kadar faydalıdır, bla bla…

‘Yüce Türk Milleti Adına’ şu sualleri sormayı gerekli görüyorum;

  1. Yıllık yenidoğan yatış sayısını, bunların kaçıncı gün ve hangi şikayetler (beyin kanaması, hipoglisemi, dehidratasyon ve sepsis) ile yatırıldığını, bunların kaçının preterm, kaçının miad bebek olduğunu, kaçının topuk kanı alındıkdan, aşı yapıldıktan sonra yatırıldığını
  2. Yatırılan çocukların kaçının öldüğünü, kaçının ne zaman taburcu olduğunu,
  3. Topuk kanı ile taranan hastalıklardan kaç bebek tesbit edildiğini, kaç yanlış sonuç alındığını, bunların kaçının gerçekden hasta olduğunu, takibinin yapılıp yapılmadığını, bunları vermediğiniz takdirde amme vicdanında durumunuzun ne olacağını
  4. Topuk kanlarının kaçının hastanede, kaçının sağlık ocağında, kaçının evde alındığını (evde kan alıyor musunuz, neden almıyorsunuz? Evde doğumu neden teşvik etmiyorsunuz?)
  5. Verileri toplanan topuk kanı numunelerinin imha edilip edilmediğini
  6. Bunların (var olduğunu sanmıyorum ama) on, yirmi ve otuz yıl önceki verilerle mukayesesini
  7. Ülkemizde kaç engelli, kaç böbrek nakilli, kaç tip 1 diabetli, kaç CP’li, kaç lösemili, kaç otizmli çocuk var? Otizm özel çocuk diye normalleşdiriliyor, farkında mısınız? İlgililer önceki yıllarla mukayeselerini VERMELİDİR.

Konunun ehemmiyetine binaen geçen hafta TÜİK’in açıkladığı nüfus verileri FECAATdir (14). Ülkemizin nüfusu erimekde, yaşlanmakdadır. Fakir, çocukken merhum Demirel’in 100 milyonluk Türkiye’den bahsetdiğini gayet iyi hatırlıyorum. Bu bulgular, Gezi olaylarını destekleyen bir vakfın başını çekdiği nüfus planlamasının başarılı olduğunu göstermekdedir.

Halbuki Atatürk ne demişdi ‘Vatanın mesnedi evlatlarıdır. Nüfusumuzun kesreti istikbalin en büyük mübeşşiridir. Bu sebeple çok çocuklu aileler vatani görevini yapan muhterem vatandaşlardır’.

Bir Osmanlı münevveri olan merhume Samiha Ayverdi hanımefendi fakirin de bulunduğu bir meclisde ‘Evladım, her kadın en az 2.5 çocuk doğurmadıkça nüfus artmaz’ demişdi, ne kadar haklı imiş. Aynı mevzuyu merhum sosyoloji alimi Prof. Dr.  Ali Murad Daryal’dan da dinlemişdim. Topuk kanı almaya verilen emeği, maliyeti, millî-manevî şuura sahib hanımefendiler, beyefendiler yetişdirmeye serdetmeli idik. ‘Millî şuur’ ise siyasi, dini, vicdani parametreleriniz ne olursa olsun, içinde bulunduğumuz gemi olan vatan ve milletin menfaatlerinin ortak paydamız olduğu ve, herkesin bu konuda aynı istikametde tavır alması gerekliliğidir. Sizce var mı?

Hukuk Herkese Lazımdır, Hukuk Aynı Zamanda Vicdan demekdir.

Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün topuk kanı aydınlatma ve red formunda (15);

‘Bebeğinizden topuk kanı örneği aldırmayı kabul etmiyorsanız formu okuduktan sonra ilgili kısmı işaretleyip imzalamanız gerekmektedir’

İmzalamayanlara ne yapıyorsunuz?

‘Topuk kanı taraması ve taranan hastalıklar ile ilgili bilgilendirildim, istediğim taktirde sorularıma yanıt verildi, yukarıda yazan metni okudum, anladım, buna rağmen bebeğimin topuk kanı örneğinin alınmasına İZİN VERMİYORUM. Bebeğim için ortaya çıkabilecek muhtemel olumsuz sonuçlar ile bebeğimin engelli olmasına veya ölümüne yol açabilecek mahiyette teşhis edilmemiş hastalıkların sonuçları ile ilgili hukuki ve cezai tüm sorumluluğu kabul ediyorum’.

Vatandaşı bu şekilde hangi hukuk ve vicdanla zorlayabiliyorsunuz? Topuk kanı alındığı halde hasta olan, ölen bebeklerin ailelerine devlet adına neyi taahhüd ediyorsunuz?

Gelelim Mandatory-Mecburî Hikayesine….

Yahu, askerliğin bile mecbur tutulmadığı (bedelli) 2024 yılında topuk kanı alınmasını, aşı yapılmasını mecburi tutmaya kalkan arkadaşlar, azcık okuyun, sorgulayın.

Dünyanın en önemli ülkesi (maalesef) İngiltere’de bunlar ‘tavsiye’ niteliğindedir (16). Linkini verdiğim belgeyi bir okuyun, imza isteniyor mu, cezai yaptırım vs deniliyor mu? Aşağıdaki haritayı incelemenizi de istirham ediyorum, ülkemizde aşıların mecburi olduğunu iddia eden hukukçular var çünkü (Harita).

 

Genomik Data Mahremiyeti Ne Olacak?!!

Toplanan verilerin saklanması başlı başına bir sorundur, veri hırsızlığı engellemek son derece zordur, bu konuda devletlerin kaybetdiği pek çok dava vardır (17, 18).

Toplanan numunelerden WGS (whole genomic sequencings) yapılabildiğini bildiğinizden bile emin değilim. Şimdilik beş hastalık tarıyoruz, sonra nasıl olsa maliyeti iyice düşdü, WGS

yapalım derlerse ne yapacaksınız. Bakın İngiltere’de bu durum gündeme gelmiş bile (19).

Amerika’da ise açılan mahkemelerden sonra topuk kanı numunelerinin topluca imha edildiğini görüyoruz (20).

National Human Genome Research Institute’un bu konudaki sayfası göz açıcı, hatta daha evvel bilmediğim şu nokta çok mühim ‘De-identified biospecimens are not considered human subjects research; therefore, they are not subject to the informed consent requirements of the Common Rule’ Topuk kanı numunesi artık insan olarak kabul edilmediği için muvafakat almadan istediğiniz araştırmayı yapabilirmişsiniz (21). O kurumun ülkemizdeki karşılığı olan TÜSEB’in sitesine girip genom yazın bakalım genom mahremiyeti ile ilgili bir veri var mı?

 

Birkaç Damla Topuk Kanından Ne Olur Canım?!!

  1. Yenidoğancı arkadaşlara şu cümleyi okumalarını ve düşünmelerini naçizane tavsiye ediyorum ‘….repetitive exposure to painful heel-pricks has been linked with neurosensory impairment in premature babies’ (22). Painful yaa. Birkaç damla topuk kanı travma olur mu imiş. Sizin topuğunuza vücut ağırlığınız ve cesametinizle orantılı bir uygulama yapalım bakalım, dayanabilecek misiniz? Üstelik annesinin sesini, kalp atışlarını duyarak yaşadığı, başka bir şey bilmediği, tamamen karanlık bir ortamdan, soğuk, gürültülü ve acı dolu bir ortama gelmiş, fizyolojik, immünolojik, nörolojik gelişimini tamamlamamış bir gariban, itiraz etme hakkı bile yok, yazarken bile tüylerim ürperiyor. Acaba o acı verici işlem fizyolojideki en mühim kavramlardan biri olan ‘oksidatif strese’ dolayısı ile hipoglisemiye yol açar mı? Yenidoğan ve infant morbiditesi ve mortalitesinin mühim sebeplerinden biri olan ‘persistent fetal circulation’ primer pulmoner hipertansiyona, kalpdeki deliklerin kapanmamasına (ASD, VSD, PDA), doğduğunda gayet iyi olan bebeğin birden hastalanmasına, yatış ihtiyacına sebeb olabilir mi (23)? Var mı bununla alakalı bir çalışmanız?
  2. Ya şu cümle? ‘The heel prick seems to be one of the most common painful methods of blood sampling in the infant population (bebeklerde en acı verici kan alma metodu)’ (24). Şu cümleye neden ihtiyaç duyulmuş acaba? ‘The Polish Neonatal Society recommends using non-pharmacological methods of pain relief for heel puncture in newborns (ilaç olmayan ağrı gidericiler tavsiye ediliyormuş). Acaba birinci basamak sağlık hizmetleri topuk kanı işlemi esnasında ağrı giderici ilaç vermediklerini beyan ediyor mu? Kontrol eden var mı? Ne kadar safsınız böyle?
  3. Peki, sezaryenle doğmuş, üstüne bir xenobiotik olan (25) ve aril hidrokarbon patikasını (26) etkileyen K vitamini iğnesini, bir de hepatit b aşısı yapdığınız bebeğe bu acı verici işlemi (topuk kanı) yapdığınızda netice hastalanmak olmasın? Hastalandığı için yatırdığınız bebeğin hastanede daha fazla hastalanması en azından anne sütünün kesilmesine yol açmasına ne buyrulur? Bu durumlardan bebek ve ailesi mi istifade eder, yoksa birileri iyi para kazanır mı?
  4. Diyelim ki, daha bir aylık bir bebeğe topuk kanı testi ile kistik fibroz hastalığı teşhisi koydunuz, ter testi ile doğrulanması, testin iyi netice vermesi için ağırlığının 5 kg olması yani en az üç aylık olması lazım (bu testi bendeniz yapıyorum ve bu sorunlara bizzat şahid oluyorum), o bekleme sürecinde anne sütünün kesilmesi, anne ve babanın ailelerinde çıkacak münakaşalar için kim, ne yapacak? Topuk kanı kistik fibroz hastalığı lehine çıkdı. Genetik incelemeyi istediniz, ağır mutasyonun heterozigot olduğu anlaşıldı, yani bebek hasta olmayacak, yaşanacak sıkıntıya değiyor mu? (27). Üstelik bu fikri edindiğim makalenin yazarının genetik değerlendirme hakkındaki şu cümlesi ‘we are learning that the links between genomic variants and disease are far less strong than we once thought (genomik varyantlar ile hastalık arasındaki bağlantı sandığımızdan daha zayıf)’ bana beş-on yıl sonra topuk kanı uygulamasının ne kadar İLKEL olduğunun anlaşılacağını telkin ediyor.

Dini (Fıkhî-İslam Hukuku) Açıdan Durum Nedir?

Ülkemizde inançsızlık gittikçe artmasına rağmen (28) islam dini ve hukuku (fıkıh) bu konuda dikkate alınması gereken en önemli parametredir. Bu uygulamayı yapanların üstelikde yirmi küsur yıllık dönemde böyle bir temayül gören var mı?

Medeniyet Üniversitesi İslâm Hukuku öğretim üyesi Dr. Akif Dursun’un, Diyanet’in, Kovid aşısı ile ilgili ‘kul ve kamu hakkını ihlaldir’ açıklamasının ardından konuyu fıkhi yönden yorumladığı yazısının ‘topuk kanı’ için de uygun olduğu sarihdir (29). Yazıda her Müslümanın bilmesi gereken bazal bilgi şudur;

‘……….. Arapçada bilgi için şöyle bir sınıflama vardır:1- Yakin: Kesin bilinen şeydir. %100 bilgiyi ifade eder. 2- Zann-ı galip: Doğruluğu çok yüksek ihtimalli bilgidir. Kesine ulaşmamıştır ancak ona yaklaşmıştır. %75-%99 arası bilgi diyebiliriz. 3- Zan: Yüzde 50’yi geçen bilgi için kullanılır. Doğruluk ihtimali daha kuvvetlidir. %51-%75 arası bilgi için kullanılır. 4- Şek: Doğruluğu ile yanlışlığı hakkında karar verilemeyen ikisinin de eşit ihtimalde olduğu bilgidir. %50’lik bilgidir. 5- Vehim: Doğruluk ihtimali %50’nin altında kalan bilgi için kullanılır.

Fıkıhta hükümler yakin ve zann-ı galibe istinat eder. Vehimle asla hüküm verilmez’ (29).

Ülkemizde yapılan bir çalışmada klasik konjenital adrenal hiperplazi onbeşbinde bir, diğer versiyonu ise altmış binde bir bulunmuş (30). Bu güzel çalışma için arkadaşları tebrik ederim ama bu çalışmanın sonucu topuk kanı tarama testi için BÜTÜN bebeklerden topuk kanı almanın bir ‘vehime’ dayandığını da GÖSTERİR. A benim değerli okumuş kardeşim bu hastalığın teşhisi basit bir genital muayene ve tetkik ile zaten konuluyor. Kalan 14.999-59.999 sağlıklı bebeğin ve ailesinin bu acıyı ve husule gelebilecek nakısaları çekmesinin vebali ne olacak?!

Ne demişdi Akif Dursun hoca ‘Ortaya çıkan sonuçlara bakıldığında fıkıh kaidelerine göre aşı ve istenen tedbirlere gereklidir (vaciptir) hükmü verilemez. Bu sebeple kimse bunlara zorlanamaz. Bunlara uymuyor diye de kimse kul hakkına girmez. Cenab-ı Allah ayet-i kerimede ne buyuruyor ‘Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez (Necm 38). Burada hasta bebeği bulacağız diye günahsızlara eziyet var mıdır? Yok mudur?

Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün Yazısı (31)

Yazının altında Çocuk ihtisası asistanı olduğum yıllarda önce intörn sonra asistan olarak bizimle çalışan değerli kardeşim Prof. Dr. Sedat Kaygusuz’un HSGM müdürü olduğunu bir arkadaşın gönderdiği yazı ile öğrendim. Kendisini başarılarından dolayı tebrik ederim. Ancak bu yazıda sorunlar var, bu yazıyı benim tanıdığım çelebi tabiatlı Dr Sedat bey okuyup, anlayıp imzalamış olamaz sanırım;

‘….. Bakanlığın Yenidoğan Tarama Programı ile mortalite ve morbiditenin önlenmesi amaçlanmakdadır. …………taramanın herhangi bir aşamasında kan örneğinin alınması reddedilen veya taramadan sonra sevk merkezine götürülmeyen bebek/çocuklar için ilgili birimce ilk olarak ikna görüşmesinin yapılması ikna edilememesi durumunda ivedilikle (48 saat içerisinde)…….. sağlık tedbiri alınması…….’ (31). Halk Sağlığı bulaşıcı hastalıklar konusunda icbar edici tedbirler alabilir ama burada bulaşıcı hastalık söz konusu değil. Bu tababet değil. Burası da Jivkov’un Belene kampı değil.

Sade Vatandaş İçin Özet

Fakirin yazılarımı okuyanlardan kıymetli geri dönüşler alıyorum, tenkid edenler de var elbette ama herhalde fazla değil. Esasen, fakirin fikirlerini beğenmeyenlerin tenkid yazıları yazıp, hatalarımı ortaya koymasını çok isterdim, ancak ülkemizde maalesef böyle bir gelenek henüz yok. İnşallah mert birisi çıkar da yazar.

Sade vatandaşın şikayeti ise, konuyu, hatta anafikiri anlamakda güçlük çekmesi. Bu sebeble bu yazı ile vatandaşın şunları bilmesini naçizane tavsiye ederim;

  1. Topuk kanı mecburi değildir ve tutulamaz
  2. Topuk kanı ile ancak çok az bir bebeğe fayda sağlanabilir
  3. Tamamen sıhhatli bebeklerin zarar görmesi ihtimali vardır (az olmadığı kanaatindeyim)
  4. Dini mahzuru da olabilir
  5. İlerde çocuklarımızın, ülkemizin âlî menfaatlerine aykırı kullanılabilir
  6. Anne sütü kesilen bebeler mama verilmesi bile işin ticari ciheti hakkında fikir verecektir.
  7. Diğer sıkıntıları anlatmak istemiyorum.

YAZI: Prof.Dr. Alişan Yıldıran

  1. https://ahmetrasimkucukusta.com/2021/12/31/misafir-yazar/besikden-mezara-saglik-yenidogan-tarama-testi-topuk-kani/
  2. https://www.gercekhayat.com.tr/saglik/doktorunuza-ragmen-sihhatli-bir-cocuk-nasil-yetistirilir/
  3. https://ahmetrasimkucukusta.com/2015/03/11/misafir-yazar/zulme-ses-cikarmayan-dilsiz-seytandir/
  4. https://ahmetrasimkucukusta.com/2015/06/17/misafir-yazar/anne-baba-ve-cenin-embriyo/
  5. https://ahmetrasimkucukusta.com/2015/12/27/misafir-yazar/erken-dogumu-onlerseniz-prematuriteye-bagli-hastaliklari-ve-olumleri-de-onlersiniz/
  6. https://ahmetrasimkucukusta.com/2016/06/20/misafir-yazar/anne-sutu-ve-dis-curugu-2/
  7. https://lilliputian.me/2018/03/immunogenetik-ve-tarihi-acidan-asi-illuzyonu-prof-dr-alisan-yildiran/
  8. https://www.gercekhayat.com.tr/saglik/yatrojenik-tibbin-ve-uygulamalarinin-verdigi-zararlar/
  9. https://vitamingiller.com/su-bile-vermeyin-oyle-mi/#comments
  10. https://ahmetrasimkucukusta.com/2017/10/09/misafir-yazar/yenidogmus-bebege-k-vitamini-uygulanmasi-dogru-mudur/
  11. https://ahmetrasimkucukusta.com/2019/12/08/misafir-yazar/saglik-hukuku/
  12. https://ahmetrasimkucukusta.com/2021/02/16/yazilar/tip-yazilari/diyabet/crp-sadece-iltihabi-gostermiyor-obezite-ve-diyabette-de-rolu-var/
  13. https://www.glutensizdunya.com/folik-asit-meselesi/
  14. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Adrese-Dayali-Nufus-Kayit-Sistemi-Sonuclari-2023-49684
  15. https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/cocuk-ergen-sagligi-db/Programlar/NTP_Topuk_Kani_Alimi_Aydinlatma_ve_Red_Formu.pdf
  16. https://www.nhs.uk/conditions/baby/newborn-screening/blood-spot-test/#:~:text=The%20blood%20spot%20test%20is,diseases%20or%20none%20at%20all.
  17. https://newjerseymonitor.com/2023/11/02/civil-rights-group-sues-new-jersey-to-stop-secret-storage-use-of-baby-blood-spots/
  18. https://kffhealthnews.org/news/article/newborns-heel-blood-tests-states-samples-lawsuits/
  19. https://www.nuffieldbioethics.org/blog/whole-genome-sequencing-in-newborns-benefits-and-risks
  20. https://www.cbsnews.com/news/newborn-baby-blood-tests-privacy-concerns/
  21. https://www.genome.gov/about-genomics/policy-issues/Privacy#gina
  22. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC8528170/
  23. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2805987/
  24. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC8775482/
  25. https://www.mdpi.com/1422-0067/20/12/3006
  26. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2712099/
  27. https://www.cambridge.org/core/journals/cambridge-prisms-precision-medicine/article/ethical-issues-raised-by-new-genomic-technologies-the-case-study-of-newborn-genome-screening/CA55117396478ACC06E2026A8F4BA122
  28. https://tr.euronews.com/2023/03/31/arastirma-turkiyede-allah-inanci-yuzde-94-dindarlar-laiklerden-daha-ozgur
  29. https://ahmetrasimkucukusta.com/2024/01/22/misafir-yazar/asi-meselesi-kul-hakki-ve-diyanetin-ictihadi/
  30. https://jag.journalagent.com/jcrpe/pdfs/JCRPE_12_3_287_294.pdf
  31. https://twitter.com/gidahareketi/status/1747206142617436277/photo/2

17 YORUMLAR

  1. İlk bebeğimizde sadece k vitamini ve topuk kanı uygulaması yapıldı. Diğer müdahalelerin yapılmasına izin vermedik. 24 aylık elhamdülillah bi sıkıntı yaşamadık şuan için. Ancak aklıma takılan soru var. Bu alınan kanın illa topuktan mı alınması gerekiyor? Doğduğunda göbek bağı kesildiğinde kan çıkmıyor muydu ordan ordan alınsa bakılsa olmaz mı? Bir diğer husus ikinci çocuğumuzda nasip olursa topuk kanına hiçbir şekilde izin vermeyeceğiz diyorduk. Çünkü o acılı anı kucağımda el kadar bebekle yaşayınca asla demiştik. Lakin şuan sma testi de yapılıyor denilince tekrardan “neyse” dedik. Çünkü inanılmaz korkulu bir hal almaya başladı sma hastalığı. Giderek artıyor. Sma testi için takip edilebilecek herhangi bir uygulama var mı bilgisi olan yazabilirse çok mutlu oluruz. Alişan Hocamızın kalemine sağlık Allah ondan razı olsun sağlıklı uzun ömürler versin

    • Komşumuzun çocugu sma lı topuk kanıda verilmişti ama çıkmadı çocuk rahatsızlandı da ortaya çıktı nacizane fikrim sma şuanda herkesin korkulu rüyası diye onu kullanmaya başladılar

    • Merhaba biz gebelik önceki kendimize gen testi yaptırdık. Çoğu hastalıklara bakılıyor ne anne de ne baba da taşıyıcılık vs olmayınca çocuğa da olacağını düşünmüyorum. Biz o şekilde önlem aldığımızı düşünüyoruz.

  2. Değerli Okuyucular,
    Evvela fakirin yazısını yayınlamak lütfunda bulunan muhterem Merih Hanımefendiye sonsuz teşekkürler.
    İnstagramda yazım ile ilgili olarak kendisine hakaret edenler oluyormuş, ‘kem söz sahibine aitdir’.

  3. Hocam zaten bu görüşteydik ama dayanak oluşturması ve kendimizi savunabilmemiz açısından yazdığınız bu yazı çok kıymetli Allah sizden razı olsun, sizi cennetine koysun, sizin gibi milli ve imanlı doktorların sayısını arttırsın. Allah’a emanet olunuz.

  4. Değerli okuyucular,
    Bu yazıyı her bebekden topuk kanı alınmasının ve buna hukuksuz bir şekilde ailelerin zorlanmasının doğru olmadığının anlaşılması için yazdım.
    Topuk kanı ile bazı hastalıklar erken teşhis ve tedavi edilebilir, doğrudur ama bunun bedeli ve maliyeti nedir? Bunun sorgulanması lazım. Daha önce bilhassa aşı konusunda olduğu gibi RF Tıbbının sizleri yanıltdığını burada da rahatlıkla söylüyorum.
    Merih Hanımın blogunda, bir hanımefendi evladına bu test sayesinde erkenden fenilketonüri teşhisi konulduğunu, test yapılmasa idi zeka geriliğinin ne olacağını soruyor.
    Hani o birinci basamak sağlık hizmetleri vardı ya, işte onların esas vazifesi bebeklerin sıhhatli gelişip gelişmediğini takib etmekdir. Böyle bir durumun varlığını kısa sürede anlamaları gerekir. Esasen, Ağır Fenilketonürili çocuklar ilgili patikanın melatonin ile ilgisi sebebi ile ekseriya sarışın mavi gözlü olur. Diğer fenilketonüri teşhisi konulan bebeklerin ekserisi aslında tedavi gerekdirmeyen hiperfenilalaninemidir (1-3).
    Bakın bedel konusunda resmi kurum ne diyor ‘Benefits to screening for early initiation of treatment are typically enjoyed by a small number of individuals for rare or unusual conditions-Tedaviye erken başlamaya yönelik taramanın yararlarından az sayıda kişi yararlanır’ (4).
    Bir de yanlış pozitiflik durumunu ve ehemmiyetini şu makale güzel değelendirmiş (5).
    Şimdi fakirin yazısının başındaki resme dönüp tekrar bakın, noktaları değil büyük resmi görmeye gayret edin lütfen…..

    (1) https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/29102225/
    (2) https://jag.journalagent.com/ijmb/pdfs/IJMB-44127-RESEARCH_ARTICLE-SAVLI.pdf
    (3) https://phenylketonurianews.com/2021/03/04/phenylketonuria-and-sleep/
    (4) https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4819963/
    (5) https://jamanetwork.com/journals/jamapediatrics/fullarticle/350230

  5. İyi de bu tür testlerin cocuk doktorlarında yapılabileceğini söylemissiniz ama nasıl yapılacagını yazmamıssınız? ve yine herkesin cocuk doktoruna cocugunu götürdüğünü düşünmeniz de cok tatlı olmus. Ve ayrıca topuk kanı alınladan önce agrı kesici verildiğini( en azından ülkemizde) nasıl hicbir dayanagınız olmadan ortaya atabiliyorsunuz ve bunce calısanın hakkına girebiliyorsunuz gercekten inanılır gibi değil. Yazdıklarınız baştan aşağı sadece kendi fikriniz. Uygulamayla ilgili en ufak fikriniz dahi yok. Bu testle ortaya cıkan hastalıkların ilk 15 gün içinde tedaviye baslanmasını nasıl kücümsüyorsunuz? İnsanın aklı almıyor gercekten. Gördüğümüz hastalarımıza mı inanalım yoksa sizin şahsi fikirlerinize mi? Böyle seyler yayınlayacak bir sürü insamı sırf ünvanınıza olan güvenlerini kullanarak belki önlenebilir hastalıklarından mahrum bırarak hakka giriyorsunuz. Kac bebek k vitamini olmus diye hastaneye yatmıs kac bebek hepatit b asısından dolayı hastanelik olmus allah askına ayıptır günahtır ya.

  6. ZOKA!

    Herhalde bu kelimeyi duymayan yoktur, ama manasını ve ne olduğunu bile pek azdır!
    Balık oltasına küçük balık şeklinde misinaya takılan bir aparat olup, daha büyük balık mesela hamsi (zoka) ile çipura yakalamaya yarar. Bir tane yağlı deniz çipurası karnınızı doyurur, dört tane yakaladınız mı bütün aile doyar.
    Şimdi yazıda verdiğimiz noktalı resim ile büyük resimi görmeye çalışalım. Yılda 1.200 bin bebek doğuyor, Newborn Screening ile bunlarda azami 5-10 adet fenilketonürili tesbit edilebilir, bu önemli bir başarıdır. Ama ya kalan bebeklerde ne kadarlık bir zarar husule geliyor, bununla ilgili en ufak bir bilgiye erişme ihtimaliniz var mı?
    Hiç bu konu daha evvel aklınıza geldi mi?
    Fakir siz doğmadan evvel bu işlerle uğraşıyordu, hasta portföyü yüzbinlerce hasta, cv okumayı hiç duydunuz mu?
    ‘Uygulama ile ilgili en ufak fikriniz yok mu’?
    Evladım, azcık okuyun, anlamaya, öğrenmeye çalışın, baba nasihati!
    Mesela, zoka, misina, hamsi, çipura kelimeleri dilimize nereden, nasıl gelmiş, niye bu lafı almışız, bunları bilmeyenlere ne öğretebiliriz?

    • Alişan hocam, siz iyi ki varsınız, şu toprakların yetiştirdiği ender üstü ender hekimlerimizdensiniz. Kıymetinizi tez zamanda anlarlar umarım. Ben de bes yıllık hekimim sizlerin izinde inşallah yol alırız. Ebeden Allah razı olsun, yolunuz acık olsun en içten dileklerimle..

  7. İyi de topuk kanı aldıgımız aşı yaptıgımız bebeklerin deli olduklarını da genc kızlar olduklarını evlendiklerini de gördük neyin pazarlıgını yapıyorsunuz alakasını bile kuramadıgım hikayelerinizle? Ne zararı oluyor da biz gebeliginden dogumuna ve büyümesine sahit olup da göremedğimiz seyleri siz görebiliyorsunuz? 4 cocugunu kistikfibrozdan kaybeden annenin 3 saglıklı cocugu ve tekrar kistikfibrozlu cocugu oldu ve topuk kanında buldugumuz için tedavisi baslandı gayet gelişimini takip ediyorum. Tsh bozuklugu olan cocukların ilaclarını alıp büyümelerini görüyorum. Siz de karsı sorular sormak yerine k vit oldu diye hepatit b oldu diye hastaneye yatanları anlatın topuk kanı verdi diye hangi cocuk hasta olabilir allah askına ya.

  8. Cemile hanım herkes uyanışa geçti siz direniyorsunuz. dünyanın şu hale gelmesinde eli ayağı olan tıbbı da tamamı olmasa da tekeline almış rockefeller ve mavikan rüyasına güvenmeye devam edin ya da merih hanımın sayfasında iseniz kendinizi hakikatlere acmaya niyet edin, bütünün hayrına zihninizi kalbinizi açın lütfen. Hekimim diye de atılmayın ben de hekimim zira

  9. Hocam benim oğlum taburcu olacağımız güne kadar iyiydi , taburcu olmadan önce kontroller vardı , sarılık , topuk kanı , doktor kontrolü. Hep üst üste oldu. Önce topuk kanı alındı ama oğlum o kadar çok ağladı ki anlatamam. O ara kargaşadan pek de emzirememistim. Sonra sarılık muanesi yapıldı. En son doktor geldi o muane ederken oğlumun gözleri döndü nöbet geçirdi. Hipoglisemi nöbeti dedi ve hemen bir şırınga mama verildi. Ve yoğun bakım ünitesine götürüldü. 17 gün kaldı o günler çok zordu. Antibiyotikle o minik elleri ayakları delindi damardan verildi. RABBİM kimseye yaşatmasın. Yazınızı okuyunca nasıl olabilir dedim evet oğlum çok emmemisti ama ondan öncesinde gayet iyiydi ona nöbet gecirticek bir açlığı yoktu. Topuk kanından geldiğinden kısa bir süre sonra oldu. Ben şok oldum yazınızı okurken. Ne diye bunu evlatlarımıza yapıyor sizin bildiklerinizi niçin bilmiyorlar çok üzülüyorum. İkinci bir evlat istiyorum ona ne topuk kanı ne aşı hiç birşey yaptirmiyca. Kendim de tetanoz olmuştum , ve herşey yolunda gidiyorken 1 ay önce doğumum oldu acil sezeryan ile. Su kalmamis denildi. Kendime bebeğime de hiçbir şekilde müdahale ettirmiyecegim.

  10. Sayın Hocam yazınızı keyifle okudum okurken de sizinle yaptığımız her sohbette olduğu gibi düşündüm ve araştırma merakım arttı.
    Yazımı yazınızdaki bazı paragraflar için kendi bakış açımı dile getirerek devam edeceğim…
    Görüşlerimi belirteceğim bölümler
    – Muhalif fikir olmadan bilim olmaz
    – ⁠Medikolegal değerlendirme kısımları
    Topuk kanı ile tarama yapılması ile ilişkin sizin yazdıklarınız derin bilgi birikimine, tababet tecrübesine dayandığı (öznel görüşüm), bilimsel veri ve kaynakçalar ile desteklendiği (nesnel görüşüm) için tıbbi olarak görüşlerinizi tamamen katılıyorum.
    Burada etibba sanatının tamamen 0 ve 1 algoritması ile uygulamayacağı işin sosyokültürel, hasta eğitimi gibi beşeri boyutlarının da olduğunu belirtmek isterim. Dolayısı ile hali hazırda hukuki ve kanuni alt yapımızın tıp bilimindeki ilerlemeler sonucu ortaya çıkan çatışmalara çözüm getiremediğini belirtmek isterim.
    Ülkemizdeki diğer bir sorunda veri toplanmasında değil verilerin analizi ve analiz sonucu bilgi üretimi, bilginin gündelik yaşama geçirilmesinde -ki ben buna teknoloji diyorum- olduğunu düşünmekteyim. Şöyle ki: Ülkemizde veriler toplanır toplanan verileri bir türlü değerlendirme fırsatı bulamayız. TEMBELİZ, BİLGİYE değer vermiyoruz. Sizin yazıdaki epidemiyolojik prevalans verilerini nasıl iğne ile kuyu kazıyarak elde ettiğinizi tahmin edebiliyorum.

    Kendi görüşlerime gelince…
    Deli Dumrul Köprüsü güzel bir metafor olmuş. Bu kısım bu kadar,
    MEDİKOLLEGAL bölümle ile ilgili görüşlerimi 3 alt başlıkta toparlayacağım.
    1. Aydınlatılmış Onam
    2. Hasta – İnsan’ın vücut dokunulmazlığının sınırları nelerdir bu sınırlara müdahale hakkı kimlere verilmiştir
    3. Yaşam Nedir? Ne zaman başlar
    AYDINLATILMIŞ ONAM
    TANIMI: Karar verme yeterliğine sahip bir bireyin, kendisine uygulanacak tanı, tedavi yöntemleri ve diğer uygulamalar konusundaki tüm seçenekleri, bu yöntemlerin olası olumlu ya da olumsuz sonuçlarına ilişkin bilgileri aldıktan ve anladıktan sonra, yapılacak işlemlere izin verme, kabul etme sürecidir. Bu uygulamanın temel amacı, bireyin kendisi hakkında karar verme hakkını korumak ve her tür tıbbi uygulama sürecinde sorumluluğu paylaşmaktır.
    YASAL DAYANAKLARI:
    Hasta hakları ile ilgili uluslararası belgelerde Aydınlatılmış Onamın dayanağı olan belgeler aşağıda listelenmiştir
    Dünya Tıp Birliği’nin yayımladığı “Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi” (https://www.wma.net/policies-post/wma-declaration-of-lisbon-on-the-rights-of-the-patient/#:~:text=Every%20patient%20has%20the%20right,with%20his%2Fher%20best%20interests.),
    Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bürosu tarafından yayımlanan Avrupa’da Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirisi (Amsterdam Bildirgesi)(chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.activecitizenship.net/multimedia/files/charter-of-rights/the-forerunners-of-the-charter/The-Declaration-on-The-Promotion-of-Patients-Rights-in-Europe.pdf) ,
    Avrupa Konseyi tarafından yayımlanan ve ülkemizin de taraf olduğu İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi (https://www.coe.int/en/web/bioethics/oviedo-convention) ,
    Avrupa Hasta Hakları Şartı (https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX:12012P/TXT)
    Tıbbi Müdahalelerde Aydınlatılmış Onam alınması müdahalenin ilk şartı olmaktadır.
    Aydınlatılmış Onam’ın Temel Özellikleri Türk Tabipler Birliğinin 2013 yılında yayınlamış olduğu kılavuza göre:
    1. Hasta onam verme yeterliğinde olmalıdır.
    2. Onam açık olmalıdır.
    3. Onam yalnızca aydınlatılan konu üzerinde önerilen tedavi ya da işlem için geçerlidir.
    Aydınlatılmış Onamın Temel Bileşenleri:
    1.Bilginin hastaya açıklanması,
    2.Bilginin hasta tarafından anlaşılması,
    3.Onamın gönüllü olması,
    4.Hastanın onam vermeye yeterli olması.
    5.Anladığının bilgilendirmeyi yapan tarafından denetlenmesi ve yetkilendirme.
    Hekimler invaziv girişimlerde aydınlatılmış onamı mutlak surette almalıdır. Aksi takdirde girişimin komplikasyonları veya girişim nedeniyle hastanın sağlının girişim öncesine göre daha kötü olmasının veya aynı kalmasının hukuki ve etik sonuçlarının sorumluluğundan kurtulamazlar.
    Türkiye Barolar Birliği Dergisinin 2020 yılında yayınlanan 146 sayısındaki Munise Gülen KURT’un “Tıbbi Müdahalelerde Aydınlatılmış Onam” başlıklı makalesine göre “Rızanın Yerine Geçen Hukuka Uygunluk Sebepleri” bölümünde Aydınlatılmış Onam alınamamasına rağmen hukuka uygun bazı durumlar bulunmaktadır.
    bunlardan biri de “varsayımsal rıza – Üstün Özel Yarar” dır. Bunun için birinci durum; Acil, Hayati Tehlikesi olan, Bilinci Kapalı ve normal rızanın fiili nedenlerden dolayı alınamadığı durumlarda, eğer organ kaybı veya organın işlevini yerine getiremeyeceği tıbbi durum varsa tıbbi müdahale rızaya bakılmaksızın yapılabilir.

    Varsayımsal rıza için ikinci durum ise hastaya tıbbi müdahale yapılırken organ kaybı veya işlev kaybına yol açacak tıbbi gereklilik ortaya çıkarsa yapılan tıbbi müdahale veya operasyon rıza aranmaksızın genişletilebilir.

    Medikolegal 2. konumuz anayasamızda da ifade edilen İnsan vücudunun dokunulmazlığıdır. Bu dokunulmazlığın hukuki çerçevesi çizilmiş bazı istisnaları vardır.
    Şöyle ki:
    Bireyin sağlıklı ve eksiksiz bir beden varlığına sahip olması ve bunu sürdürebilmesini ifade eden yaşama hakkı Anayasamızda vücut bütünlüğü ile birlikte düzenlenmiş olup Anayasa’nın 17. maddesine göre; “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz”.
    Türk Medeni Kanunu madde 24/2’ye göre ise; “Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır”.
    Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarz-ı İcrasına Dair Kanun’un (TŞSTİDK) 70’inci maddesi, “Tıbbi müdahaleden önce hekim ve diş hekimlerine hastanın onamını alma zorunluluğu getirmiştir”.
    Türk Borçlar Kanunu (TBK) kapsamında hekimin hastayı aydınlatma yükümlülüğü olduğu ve hekimin bu yükümlülüğüne aykırı davranmasının sorumluluğu gerektirdiği kabul edilmektedir. Türkiye’de hekim ile hasta arasındaki ilişki, genelde TBK’da yer alan vekâlet sözleşmesi ve bazı istisnai girişimler için eser sözleşmesi olarak nitelendirilmektedir. Her iki sözleşme türü kapsamında hekimin hastayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu kapsamda, (TBK)’nın bu sözleşmeler ile ilgili maddeleri de Aydınlatılmış Onam konusunda hükümler içeren maddeler olarak kabul edilebilir.
    Kanunda ön görülen durumlar dışında, kişinin beden bütünlüğüne yönelik eylemler, Türk Ceza Kanunu kapsamında suç oluşturacağından hastanın onamı alınmadan gerçekleştirilen tıbbi müdahaleler suç kabul edilecektir.
    Yukarıdaki hukuki dayanaklardan da anlaşılacağı üzere sağlık durumu bozulmuş insanlara veya sağlık durumundaki iyiliğin devamlılığını isteyen gerçek kişilere ancak tıp ve diş hekimleri mesleki yetkinlikleri çerçevesi sınırlarında müdahale edebilirler.
    Hukuken yetkilendirilmemiş kişilerin müdahalesi suç oluşturmaktadır.
    Son olarak canlı- insan-hasta kavramından bahsetmek isterim:
    Yukarıda da açıkladığım insanları hekime -sağlık kuruluşuna getiren 2 durum mevcuttur:
    “Sağlıklılık Durumunun Bozulması”
    “Sağlıklılık Durumunun Sürdürülebilirliğinin Sağlanması”
    Bunların en başında da genel anlamıyla hekimlerin müdahale edebilmesi için Canlı İnsan olma hali gelmektedir.
    Bu kısımda gri alanlar içermektedir.
    Felsefi, hukuki, etik ve tıp bilimlerinin tartışması için karşımıza 2 temel soru çıkmakta:
    Canlı ve İnsan kavramının başlangıç noktası nedir – Yaşamın başlangıcı?
    Canlı ve insana ne zaman öldü diyeceğiz?
    bilim referans noktaları üzerinden karşılaştırma yaparak ilerlemektedir.
    Bundan 1 yüzyıl önce premature bebekler yaşatılamıyordu. Günümüzde ekstrem vakalarda olsa 21 haftalık prematüre bebekler yaşatılabilmiş durumda.
    Diğer bir nokta doğumdan sonra yaşama sansına bakılmaksızın canlı ve insan diyebileceğimiz nokta zigot aşaması olabilir mi? Günümüz yardımlı üreme teknikleri ile ile zigot oluşturulabiliyor, blastokist aşamasına kadar invitro yaşatılabiliyor sonrasında embriyo anne rahmine transfer edilerek canlı sağlıklı bebek elde edilebiliyor. O zaman başlangıç evresi zigot mu olmalı.
    Veya embriyoda dolaşım fertilizasyon sonrası 21. günde başlıyor, kalp atımı vajinal ultrasonografi ile gözlenebiliyor yoksa bu nokta mı?
    Tersten bakacak olursak ölüm nedir? Hangi ölçütlerle ölümü tanımlayacağız? Günümüzde organ transplantasyonları için organ alımı için geçerli şart beyin ölümü olarak kabul edilmekte. o zaman biz beyin ölümünü nasıl anlıyoruz?
    Bu sorularımı görüşümün bu noktasında bırakıyorum.
    Selam ve saygılarımı sunuyorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz